Tag Archive | Kişisel

Cenk Çavuş Tatilde!

Değerli okurlar ve değersiz okurlar, hepinizi, ayrımcılık yapmadan selamlarım. Sadece değerli okurlarına yalakalık yapan yazarlardan sanmayın beni diye. Derdim budur. Bu sanma olayı olmasın. Ben yine kendi içimde değerli okurları ayrı bi yere koyarım ama sizin bunu bilmenize gerek yok. Siz benim okurları değerli ve değersiz diye ayırmadığımı bilseniz, benim sizden bilmenizi istediğim şeyi bilmiş olursunuz, ki bunu bilseniz yeter.

Değerli ve değersiz okurlar, siz bu satırları okurken ben işte şurada olacam falan gibi bi laf edemiyorum. Çünkü ne biliyim ne zaman okuyorsunuz yani. Belki yolda direksiyon sallıyor, belki de denizler dibinde 20.000 fersah derinde olacağım. Tatilde izleyeceğim rota şu olacak 1) Kendi odamdan çıkıp hole gidecem ve fulya’ya “bişi unuttuk mu” falan gibi bazı söylemlerde bulunma, 2) Hol’de etrafa bakınıp, ulan sanki bişi unutuyoruz hissi yaşama ve sokak kapısını açma, 3) Pabuçlar giyik bir vaziyette aniden mutfağa intikal edip soğuk su içme, 4) Sokak kapısını kilitleme, ve keşke dışarı çıkıp da kilitleseydim diye düşünme, 5) Balkondan bahçeye atlayış ve yurttan sesler korosu ile “Sordum sarı çiçeğe, annen baban var mıdır?” şarkısını söyleme.

Evet 1 hafta yokum. İnternetleri geri döndüğümde tam bu şekilde bulmak istiyorum. Etrafı dağıtmayın, lüzumsuz bekleme, lag, flood, troll yapmayın. Biraz insan olun, biraz keçiboynuzu olun ama önce insan olun. Sonra keçiboynuzu olun. Unutmayın! Önce insan…

Yeni Gitar Aldım Yeniden Metalci Oldum (mu yoksa anne?)

Evet en son 2003 yılında bir BC Rich gitarım vardı. Yurda dönerken 100kilo kitapla birlikte onu da taşıyamayacağımdan bir arkadaşa hediye etmiştim. Şimdi 7 sene sonra tekrar bir gitarım oldu ki bir thrashçi gibi jackson oldu. Bir de amfi ve zoom bilmemne pedalı aldım. Eve geldim, açtım fotograf makinesinin video kayıt sektörünü ve bastım record’a. Bu da bu gitarla bulduğum ilk riftir. Kayıdı da gece 2 de yaptığım için kulaklıkların yanına inşa ettim fotograf makinesini. Bu oldu. Pepe bir gitarcı gibi elim acıdı ama 2 saat sonra. Dur sen ben eski günlerdeki gibi asılcam buna biraz ho ho ho…

10 Mayıs Bugün Benim Doğumgünüm!

“Herkes gibi diyemem…Çünkü kızlar için geçersiz bir cümle olur, ama her erkek gibi diyebilirim sanırım” diye başladı sözlerine zaman makinesine adımını atmadan önce. Onu 2010 senesine gönderecek olan bilim adamı başını okşadı.

“Her erkek gibi bir zamanlar ufak bir oğlan çocuğu idim ve 2000 yılında kaç yaşında olacağımı hesaplıyordum. 13-14 yaşlarında olmalıyım herhalde çünkü hesaplamalarım 24 yaşını gösterdiği zaman OHA diye düşünmüştüm. 2000 yılında 24 yaşında olacaktım, resmen abi olmuş olacaktım! O zamanlar bilemezdim ki 24 yaşımın doğum gününde Hawaii’de olacak ve çok garip bir doğumgünü yaşayacaktım…”

Evet yukarıda 56. kısa film senaryomu okudunuz umarım beğenmişsinizdir. Şimdi kısa filmi falan kısa keselim de konuya gelelim. Michael Scott (the office)’in de söylediği gibi “birisine doğum günü hediyesi alırken, o kişiyi kaç paralık sevdiğinizi düşünür ve ona göre bir meblağlık hediye alırsınız”. Ben de böyle düşünüyorum ve tüm sevenlerimin işini kolaylaştırmak için bir liste yapıyorum. Bu listedeki hediyeleri alanlar arasında yapacağım bir çekilişte kazanan ile bir öğle yemeğine çıkacağım.

Liste: 1) Projektör, 2) Elektro gitar, 3) Klasik gitar, 4) CERN Hadron tokuşturma deneylerine bir bilet, 5) UFO.

Yukarıdaki sıralama önem sırasına göre yapılmamıştır onu söyliyim de, aklıma gelme sırasına göre yapılmıştır.

“İlk defa zaman yolculuğuna çıkmış bir çocuk için oldukça heyecanlıydı, hemen acaba bana neler oldu diye kendi ismini google’ladı “cenk özmercan”. Kendi kendine yazdığı bu acınası doğum günü yazısını görünce gözleri doldu. “Bu kadar da olmaz lan…Bu kadar da olamaz” diye ağlamaya başladı. “Bu nası bir surat be kıl içinde ayı gibi…” derken sözleri hıçkırıkları ile kesildi…”

Death Project: Mission Accomplished Full Albüm

Sene 92-93 falan, biz çok metalciyiz o zamanlar tabi. Lise 2’de falanım ben. Türkiye’nin önemli death metal gruplarından, Death Project’te gitar çalıyoruz. Ben girmeden önce grubun “Capital Punish” adında bir demosu vardı. Türkiye’nin önemli mimarlarından ve sol açıklarından Ersun Yılmaz’ı da yanımıza alıp 1994 yılında Türkiye’nin ilk death metal albümünü çıkarttık. Ve zamanın her Türk grubunda olan, “Elemanlar arası anlaşmazlıktan” dağıldık. Bu son kısım önemli, çünkü eğer böyle bir dağılım olmazsa gerçek bir grup sayılamazsınız.

Aslında çok komik anılar yazabilirim buraya, ama asıl bu yazıyı internetlerde albümü full olarak bulmam dolayısı ile yazıyorum. Biz de bile kalmadığı için kaset (O zaman CD yoktu galiba), böyle bir buluş iyi oldu diyorum. Yapan arkadaş kimse sağolsun ama tek kanal capture’lamış sesi, bir gitar duyulmuyor hiç :) Bir de albümün A ve B yüzünü karıştırmış , şarkıların ismi hep ters, ama onu da takmıyoruz. Albümü indirmek için buraya tıkın.

Ayrıca şimdi bir baktım internetlere de ilgilenen için birisi tarihçe gibi birşeyler yazmış. Haa ben de yukarıdaki resimde “Nazi Pigs – Fuck Off” t-shirtlü celladım hahaha!

Türkçe Sözlü Death Metal Template

“Herşeyin template’i oluyor da, müziklerin neden olmasın değil mi diye düşündü. Elinde dün gece katıldığı müzayededen kalan balta vardı. Kendini kandırılmış hissediyor, sıklıkla diz kapaklarının arkasına baltayı sürtüyordu. Aniden balta elinden kaydı ve yere düştü. Ama o umursamadı. Aklı başka bir yerdeydi. İnsanlar nasıl bir flash template’i alıp bundan site yapıyorlarsa, ben de şarkı template’leri yapayım, vokal aranjmanlarını da ekleyeyim ki tam olsun diye düşündü.”

Yukarıda ilk kısa romanımı okudunuz. Kısa film gibi. Tabi ki bunu aynı bir Star Wars gibi “merchindising başarısına” dönüştürmem için, bahsi geçen Türkçe sözlü death metal template’ini de yapmak durumunda kaldım. Bir sonraki ürün ise, ürün gamı olacak. Bir gam yapacağım, adına ürün gamı diyeceğim. Türkçe sözlü death metal ürün gamı…Ne gam kalır ne tasa adeta !

Köşe Yazarı Oldum

İnsan ne oldum dememeli, ne olgun demeli. Peki kime demeli? Bana demeli, çünkü ben bir olgun gibi köşe yazarı oldum sevgili internet. Bursa Reklamcılar Derneği bir dergi çıkartma kararı almış, 3 ayda bir çıkar bu yayın, yayın hayatına atılmadan benim içinde olmama karar vermişti. Bloglarımda interweblerim hakkında yazıp durduğum için, dergide de böyle bir yazı yazmamı ve “elastik-stokastik” dilimi korumamın uygun düşeceğini bana lisan-ı münasip ile anlattılar. Ben onları dinlermiş gibi yapıp, transfer bedeli olarak 2500 süphangle istedim. Onlar basılınca 3 dergi yollarız sana dediler. Kabul ettim.

Bugün elime geçen derginin ilk sayısını hızla elime aldım ve kendi sayfalarımı açtım. Bir resim göndermiştim, onu bir güzel fotoşoplamışlar ve beni adeta epik bir adammışım gibi okuyucuya lanse etmişler. Açıkça söyliyeyim hoşuma gitti. Bir ara editörlere “konjoktör’de soyunan gazeteciler var, ayşe arman falan…” gibisinden açık kapı bırakmaya çalıştım, bana herşeyden önce bir gazeteci olmadığımı kibar bir dille belirttiler, ayrıca o lafın “konjöktör” olmadığından falan bahsettiler. Uzatmak istemedim. Tamam ya deyip 3 dergimi alıp çıktım dışarı. Geldim evime. Genç yaşlarımda kalkıştığım “metal fan zin” oluşumlarını düşündüm falan, şu ana kadar yazdığım en ciddi yayının bu olduğuna kanaat getirdim.

Son olarak madem gazeteci oldum, artık herşeyin üstüne gitmeye, bir uğur dündar gibi insanların mutfaklarını denetlemeye karar verdim. İlk olarak kendi mutfağımı denetledim. Ekmek kalmamış.

Dergimize de yayın hayatında başarılar dileyerek kapatıyorum internetler.

“14 Şubat, Kadın Erkek Eşitliği ve Bir Yemek Tarifi” üstüne, yada altını üstüne…

Bir sürü araştırmacı gazeteci, mesela Reha Muhtar gibi, bu önemli günü “kahvaltı kadınları” gibi siklamen tarzı yazılarla anarlar. Bir sürü diğer anarşist gazeteci araştırmacı neo romantik yazarlar ise “bu bir kapitalizm tuzağıdır, biz sevgilimizi hergün seviyos, güne gerek yok” tarzı raksederler. Ben ise olaya farklı bir açıdan bakıp, kadın erkek eşitliğini bir yemek tarifi üzerinden anlatıp, görsel bir dil kullanmayı tercih ediyorum. Bir şekil, bin şemal’den, onların hepsi de 2000 şevval’den önce gelir diye bir atasöylemimiz boşa yok herhalde. Tamamını Okuyun…

İnternetler…

Evde bazı şeyler kesilir. Mesela elektrikler, ya da sular…Bunları sorun ederiz. Haa birisi evde tavuk kesebilir o daha da fazla sorun olabilir. Orasına karışamam herkesin kendi evi, özgürlüğü, kişiliği. Kişisel farklılıklarımızı bir kenara koyup, gelelim bu kesilmelere ve onların bize yaşattığı sorun çarpanına. En beter kesilme elektrik kesilmesidir. Elektrik çok alt düzey bir gereksinim olup, nefes almadan sonra gelir. Nefes kesilmesine girmiyorum, ya da dur lan gireyim. Kısa zaten. Nefes kesilirse ölürsün. Ölüm hayatta karşılaşılacak en pis şeylerden biridir herhalde.O zaman ikinci en kötü kesilme, elektrik kesilmesidir. Bu kesildi mi direk hayat olmasa da, hayat damarlarından birisi kesilir. İnsanı sersemleştiren bir “stun” özelliği de vardır ayrıca. Mesela bilgisayar başında otururken elektrik kesildi mi ilk yaptığım şey hızla ve zincirleme olarak küfür etmek olur. “2010 senesinde nasıl olur lan bu ey TEK” diye girerim, çıkışını sormayın. Tamamını Okuyun…

Bursa Reklam Piyasasında Kreatif Uyanış!

Bursa’da yaşıyorum. Bursa’da çalışıyorum. Bi  7 senedir falan reklamsal işlerle içli dışlı oldum, ben şahsen genelde multimedia şeyler yaparken, yanımda da baskı işleri, dergiler vs yapıldı. Müşteriler gelmeden konuşulanlara da, arkalarından konuşulanlara da tanık oldum. Onlarla toplantılara girdim, çoğunda uykum geldi. En ufak bir kobi’den Türkiye çapında firmaların işlerini yaptım, yaptık. Genelde kabız olmuş Bursa reklam piyasasında son 1 aydır falan dikkatimi çeken bazı uyanışlar olduğuna dikkat ettiğimi fark edip dikkat kesildiğimi anladım. Bunu da sizle paylaşayım dedim. Tamamını Okuyun…

Karokatörden dejavu oldum

Kişiselden devam. Az evvel bir şekilde kendimi memo tembelçizerin sitesinden buldum. Severim bu adamı epey. Bazı adamlar vardır çok komiktir, mesela umut sarıkaya, o kadar çizemez. Ama olsundur çünkü gülmektir gayemiz, bazıları da iyi çizer ama o kadar komik değildir. İsim verip “sen komikçi dergi komiksiz çizersin” demek istemiyorum kimseye. Ama memo hem süper çizer hemde komiktir. Konumuza gelelim.

Adamın sitede soldaki kare  bir anda dikkatimi çekti. Biz ne zaman ciddi bi yere gidecez karımla, tam bu kareyi yaşarız adeta. Ohaaa diye 67 jul gücünde kuvvetinde bir dejavu yaşadım. Zaten tip de benzemiş bana. Tam gözümün önünde canlandı bu an. Köpek köpek güldüm ardından. Burdan karıma da sesleniyorum, ne olur bana kasık kılıklar giydirme şu gecelerde bebeim, minik bıdıklım, karafullam…

bu linki de verelim ayıp olmasın
http://www.memotembelcizer.com/

Açıklama!

Bu bloğa başladığım zaman ilk aklımda olan şey yaptığım işleri koymak ve biraz da grafik, tasarım, multimedia falan gibi konularda yazmak idi. Sonra ne oldu ? Daha ben işleri upload ederken bari sevdiğim, hoşum giden bazı şeyleri de ekleyeyim lan burada dedim. Takip ettiğim dizilerin yeni bölümleri çıktıkça onları eklemeye başladım. Sonra işe gelip sabah release sitelerine göz atıp, günün rapid puanlarını nereye yatıracağımı düşünürken bari insanlara çıkan yeni filmlerden de bahsedeyim kısaca dedim.

Çünkü bana herkes, “cenk yeni dizi var mı lan, olm iyi film var mı lan” tarzı gelir insanlar da! Tamamını Okuyun…

Twitter’a girmiş bulunuyorum

Nasıl bir sosyal patlama ise bu 2 haftadır bünyemi etki altında bırakan, blog sonrası birde twittercı olduk sevgili bas baritonlar ve hatta mezzo sopranolar. “Yea ne işim olur benim öyle şeyle bea” dediğim cep telefonundan sonra, ki biliriz ki artık ceptel olmadan evden çıkmak garip bir his tarafından takip edilir, twit davasına da girmiş bulunuyorum. Henüz listelerim bomboş olduğu için anca profilime 1-2 şey yazıp, anlamsızca sayıkladım 2-3 twit.

Adam gibi bir listen olsa epey yararlı bir dalga olacakmış gibi bir izlenim verdi de bunlar hep yaşlanma alametleri aslında. Allah sonumuzu hayır etsin. twit edecekler için kullanıcı adım: cenkozmercan.

English: After ages of misanthropic tendencies, I deciced its time to be a human being, and greet my emotions dear my lovers. So first thing I did was to write a poem which underlines the significance of love, respect and friendship ofc. So if you are interested in following my insta-poems from now on, do follow me tweeting around. Username is : cenkozmercan. I promise 100% mindless nonsense at all times.

Online Reklamlarda İnanılmaz Zeka !

Solda gördüğümüz resim çeşitli forumlar da falan bir süredir gördüğüm bir reklam. Tabi web’deki reklamların en önemli özelliklerinden biri olan “aman biri reklam olduğumu anlamasın da bana birşekilde tıklasınlar, sonrası allah kerim” mantığını temsil ediyor. Genellikle yılların web kullanıcısı olarak böyle şeyleri daha görmeden, göz seviyesinde filtrelerim. Bu görüntüler beynime ulaşmaz bile, ama bir anlık dalgınlığıma geldi ve buna bu sefer bakmış bulundum. Ve bu reklamın ardındaki dehasal diye nitelendirilebilecek fikir karşısında dona kaldım sayın seyirciler. Hemen inceleyelim. Tamamını Okuyun…

Umumi Tuvaletlerde El Yıkamak?

En son söyleyeceğimi en önce söyliyim, diye bir laf var güzel Türkçemizde. Ağzını büzmesinden Ömer diyeceği belliydi gibisinden bir laf daha var hamdolsun. Ben bu iki zarif söylemi bir araya getirip “En önce söyleyeceğim şeyi ağzımı büzüp söyleyeyim ki,  Ömer diyeceğimi anlayın artık canım sizde” gibi bir laf ile gireceğim bu yazıya izin verirseniz.

En önce söyleyeceğim şeyi ağzımı büzüp söyliyeyim ki, Özer diyece….ah yapamadım. Olsun, hayata küsmemek gerek. Bugünün bir türlü giremediğim konusu umumi tuvaletlerde el yıkama durumu… Tamamını Okuyun…

1000 hit barajı

Az zamanda çok işler yaptım sevgili misafir. 13 gün içerisinde 123 post. Tabi bunların büyük bir kısmı birikmiş işlerimin bir kısmı idi. Websiteleri ve televizyona yaptığım işler. Bu blog’da da amacım hem bunları göstermek, hem de beğendiğim bazı şeyleri siz sevgili okurlarımla paylaşmak, hem de bir iki konuda bir iki kelam etmekti. Hatamız varsa affolmasa da olur. Çok ta pili pili. Hahaha

Bu 13. günde 1000 hit barajını devirmiş bulunuyoruz. Günde ortalama 60-80 değerli izleyiciye hizmet veriyoruz. Rekorumuz 184 hit ile 22 ocak. Dip ise 29 hit ile 24 Ocak pazar. Bu sayıları milyonlara çekmem an meselesi biliyorum! Facebook eklemelerinden bir takım hitler alıyorum, arama motorlarında cenk, özmercan, astv gibi keyword’lerden aranmışım şu ana kadar.

Bu güzel özetten sonra da şunu belirteyim ki, aklımda 1000. hiti veren can yoldaşımıza 1 lebi derya villa, 3 aston martin binek otomobil ve hafta içi dilediği 3 kişi ile toplam 222 dakika bedava konuşma dakikası verecek idim. Ve fakat ben bu postu yazarken baktım, hit sayımız 1002 olmuş. Dolayısı ile çanak çömlek patladı sevgili cenkozmercan.wordpress okuyucuları. Şimdi hepimiz işimize gücümüze dönelim.

Seda Sayan’a özendim.

Evet dergilerde görüdüğümüz her fotograf istisnasız photoshop’lanıyor. Bazen elin ayarı kaçıp olmaması gereken şeyler yapılabiliyor ama herşeyi tadında bırakırsak olmazsa olmazlardan biri bu işlem. Default reaksiyon bunun olmaması yönünde ama o zaman makyaj diye birşey de olmasın di mi ?

Ben de bugün dedim sayıları milyonları bulan fanlarım için bir fotomu fotoşoplayayım, güne zinde ve ferah devam edeyim. Hızlı 5 dakikalık bir süreç sonrası, önce cilt’te noktalar giderildi ve gözlerin beyazları iyice beyazlaştırıldı, hafif bir saturasyon ile gözler daha da öne çıktı, sonra da biraz kontrast verilerek fotografın odağı olan benim şirin suratım daha da öne çıkartıldı. Eski bir Türk büyüğünün dediği gibi 5 dakkada değişir bütün işler. Daha büyük görmek için fotoğrafa tıklamayı bilmeyen insan sayısı 773 imiş (sadece balkanlarda).

Türlerin Kökeni 34 plakada gizli

Biz insanlar kısıtlı bir yaşam sürüyoruz ve genellikle bu yüzden kısıtlı bir perspektifimiz oluyor. Bazı şeyler nasıl olabiliyor kafamız almıyor. Mesela Charles Darwin’in evrim teorisi bir sürü insan için hala kabul edilemez birşey. Nasıl olur da maymundan geliyoruz falan…

Binlerce yıllık mutasyon sonucu neydik ne olduk hakkında atıp tutmak belki çok spekülatif birşey ama etrafımıza bakarsak buna benzer değişimleri kısa hayatımızda gözlemleyebiliriz aslında. Benim sıklıkla dikkat ettiğim bir şey var örneğin. Ben Bursa’da yaşıyorum ve yıllardır Bursa’da araba kullanıyorum. Gittikçe daha da nefret ettiğim birşey haline geliyor trafik ve çoğunlukla bana “ohaaa” dedirten bir hareket yapan arabanın plakasına baktığımda 34 plakalı olduğunu görüyorum. Tamamını Okuyun…

Stopmotion Testler yıllar önceden


Az evvelki sakal testi gibi bu da o zamanlardan kalan bir test çekimi. Falih isimli insan sarrafı ile takıldığımız… Ben 2 yorum daha yazayım buraya diyorum ama saçlarımı görüp ben diyim turet sendromu siz deyin ADD disorder’ı geçiriyorum, sonra başımın 3/4’ünü mesh ederek abdest alıyorum ve yeni bir güne başlıyorum.

Cenk Stopmotion Testlerinde


Eski bir video bu. 2006-2007 falan olması lazım diye hatırlayan birisi ile tanıştım dün. O zamanlar stopmotion olayı çok moda tabi. Biz de 2 kişi belimizi çok ağrıtmadan (stopmotion olayı muazzam bel ağrıtıyor, uyarırırım) ne yaparız diye düşündük ve ben sanat için sanat diyerek sakal bıraktım. Onur sebzesi ile yaptığım bişi bu. Kredisini verelim de bizi sue etmesin, sue ellen vardı bi de, yaşı 30 üstündekiler bilir. JR falan…garip günlerdi onlar.

Evlenmek demek…

Bakın ne kadar da toyum burada sevgili internet müzminleri sizi. Adeta 4 yıl önce 4 Temmuz’da evlenerek evlilik yıl dönümü tarihini unutmayı engellemiş idim. Eşim Fulya hanım efendiyi almış, bu müthiş birlikteliği resmileştirmiş idim. Kendisi bir adet müyendis olup araba yapıyor. Lakin araba ile geri gidemiyor, park ederken adeta dünyanın kaynaklarını tüketip 3 araçlık yer yoksa park etmiyor. Ayrıca URL’yi elle yazmayıp illa google’dan aratarak giriyor sitelere. Ne ilginç değil mi internet halkı sizi?

Bu High Life dalgası nedir derseniz, biz tabi asla kapak olacak kadar elit bir kast’a ait olmadığımızdan Tolga arkadaşımızın datlı bir espiritüelidir derim. Vakti zamanında kendisi bu dergiyi yapar idi. Ben de yan masada oturup resimlere bakar, çizakçalıları saptardım.