Tag Archive | site

Download’cunun Seyir Defteri Konu 35: Releaselog Kapalıyken Ona Benzer Siteler…

İnternet bir abaküs ise ve bizim aradığımız şey bir abaküs topçuğu ise, o topçuk abaküsün bir yerindedir ve fakat neresindedir? Hatta abaküsün neresinde olduğunu bilsek bile , tam o topçuğuna nasıl ulaşacağız abaküste Daniel ?” diye sorduğu zaman Jesse bana, dikkatim bir an için dağıldı. Üstüste defalarca abaküs demişti ve sadece abaküs lafına yabancılaşmakla kalmamış, sinüs, kosinüs, kotanjant lafları ile de aram açılmıştı. Ortak katların en küçüğünü ise görmeyeli belki de 15 yıl falan olmuş olmalıydı.

“Saçmalama Jess”, diye söze girdim. “İnternet bir abaküs falan değil, hiç olmadı da…Belki çok zorlarsak kehribar rengi bir pandizot ya da bir ortamda “ne nanan na” şarkısı çalınca sadece “ne nanan na” kısmına eşlik eden ama vaya con dios’un selamı var dediğinde bu selamı almayan…” Aniden laflar boğazıma tıkandı, nefes alamaz oldum bir an için, çünkü gözümün önünde Jesse 0.7 uçlu bir kalemi aort damarına saplamaya başlamıştı. Böyle bir anda ne yapabilirsiniz ki? Ardı ardına kalem boğazına saplandıkça, gırtlağından acı dolu hırıltılar çıkıyordu. Her kalp atışı ile ileri fışkıran kanının şiddeti, gözlerindeki hayat belirtisi gibi azalmaya başlamıştı Jess’in. Onlarca kez kendi boğazını deldikten sonra artık motor becerilerini kaybetmeye başlamış ve kalemi boşa sallar olmuştu.

O an aklıma geldi ki, ben ne yapıyorum burada lan dedim kendi kendime. Jess bana Daniel diye hitap etmişti, benim adım bu değilki. Benim adım Cenk lanet olsun! Hatta Jess de kim adeta ve resmen? Ben Jess diye birisini tanımıyorum ki lan! “Kusura bakma abla ben seni birisi sanmışım” diyip çıktım dışarı ama aklımda bir soru hala yankılanıyordu. “İnternet bir abaküs olsa…”

Evet bu kısa hikayeden anladığım şudur benim. Releaselog hem benim hem de milyonlarca sezar salata seven insanın en sevdiği release sitelerinin en başında gelir! Ama bu popülerlik ona “kar marjları”nda olduğu kadar “bela” olarak da geri döner bir bumerangımsı şekilde. Bu örnek güzel oldu çünkü sitenin sahibi olan martin bir avustralyalıdır hatta gibilerinden ara bilgi anı yaşayalım şu an. Çünkü sıksık bunun site kapatılmaktadır. Martin oğlan ise alır sitesini bir o ISP’ye bir bu server’a taşır durur. Arada da bu kapanmalarda bazen 2-3 gün bazen 8-10 gün kapalı kalır site ve biz özleriz releaselog’umuzu. Peki bu gibi anlarda ne yapacağız? Releaselog kadar nefise karatay olmasa da ona benzerimsi siteler yok mu? Elbette var! O zaman bu sitelerden bir kısmını sizlere anlatıyorum. Scenesource / Sceper / Scenedowns / IRFree / OneDDL /All in One Stop / Freshwap

Aslında daha da var da şimdilik bu kadar releaselog gibi site,  siz değerli maki yetiştiricilerine yetsin!

Görselleri Karşılaştıran Niş Site: Screenshot Comparison

Bir dünya düşünün, yemek yerken harcadığınız kalori, yediğiniz yemekle eşit olsun ve sadece yemek yemek yeterli spor olsun o dünyanın insanlarına. Yeterli.

Şimdi böyle saçma sapan şeyler düşünmeyin artık. Çünkü yemek demek, input demek, peki ya output ne olacak? Söylettirmeyin bana feçesi! Onu yaparken hangi enerjiyi harcayacaksın o dünyada? Onu enerjisiz mi yapacaksın sanırsın? Oysaki ıkınmak saniyede 2 jul enerjiye denk düşmekte. Sürekli ishalda olamayacağına göre, bu dünyayı daha fazla düşünmemize gerek yok. Bi an düşündük, eğlendik işte, bırak artık peşini bu düşün. Düşün, düş dünyasını bu! Ya da dur düşünme…Düş yakamdan.

Bugünkü konumuz olan sitenin asıl gayesi tam olarak bu olmasa bile, ben onu asıl gayesinden saptırdım. Aslında site farklı release’leri karşılaştırmak için (farklı release grubu, farklı codec, farklı kaynak vs.) yapılmış bir “öncesi&sonrası” tarzı yansıtmak amaçlı. Ama tabi her türlü karşılaştırılmak istenen görsel karşılaştırılabilir.İster URL olarak, isterseniz de kendi bilgisayarlarınızdan upload edip, opsiyonel olarak IMDb link bile verebiliyorsunuz. Sonra meazu resmin üstüne getirmek ve getirmemek sureti ile karşılaştırmanızı yapıyorsunuz.Peh peh.

Örnek olması açısından, bir adet kendi fotografımı son zamanların ünlü fotografçısı mehmet turgut efekti verilmiş hali ile karşılaştırıyorum, içler dışlar çarpımı yapıyorum ve ortak katların en büyüğünü alıp bu yazıyı sonlandırıyorum. Meazunu tak buradan.

Google Açıklıyor: Kullanıcıların Browser Boyutları

Alfa Centauri sisteminde ikamet eden bir uzaylıydı Kramer. Gerçek isminin insanlar tarafından telaffuz edilememesinden, “uzaylı” lafının yine insanlara ait saçma bir tabir olmasından falan bahsederek zaman kaybetmeyelim şimdi. Kramer, Alfa Centauri sisteminin kızıl devi Proxima Centauri’den sola dönünce bir 2-3 klik uzaklıkta yaşayan bir “uzaylıydı”. Ve bu sabah yataktan kalkarken, sol ayak küçük parmağını kapıya çarptı.

Yukarıdaki hikayeden çıkan ana fikir nedir? Tabiki şudur: “Adın, ırkın, cinsin, türevin, difransiyel hesabın, banka hesabın ne olursa olsun göreceksin abicim! Yoksa burnun boktan kurtulmaz”.

Peki bir websitesi yapıyoruz yada yaptırıyoruz ve hatta yapımına tanık oluyor da olabiliriz, bir websitesi enine boyuna ne boyutlarda olmalıdır? Hadi boyuna kısmını sallayabiliriz çünkü insanlar aşşaaaa dooru scroll etmeye alışmış bir yaşam formudur ama genelde saa-sola scroll etme konusunda gerekli eğitimlerden geçmemişlerdir. O zaman kartezyen koordinat sistemimizde x’i ne yapmalıyız tasarımımızda?

Bu sorunun cevabı tabiki kullanıcıların kullandığı browserlarda gizli, ve hatta onların ekran çözünürlüklerinde. Eskiden bu daha kolay bir durumdu ki, 640×480 – 800×600 – 1024×768 gibilerinden 4:3 oranlarında bir sabitlik vardı ama sonra widesceen çıktı, acayip-ül laptop’lar çıktı, şimdi de ayrıca diğer mobil cihazlar var. Dolayısı ile sitemize giren bir insanın nasıl bir çözünürlük kullandığını bilmemiz imkansız. Aslında imkanlı, bir script ile kullanıcının çözünürlüğü alınıp, sitenizin doğru versiyonuna yönlendirme gibi bir işlemle sitenizi herkesin görmelerini istediğiniz gibi gösterebilirsiniz, ama bu aynı sitenin 5-6 versiyonu olması anlamına gelir ki, maliyeti dolayısı ile bunu yaptırmak isteyen bir kişi ben şahsen tanımıyorum.

Peki o zaman ne yapıyoruz? O zaman şunu yapıyoruz, müşteriye anlatıyoruz “böyle böyle” diyoruz, ve ona diyoruz ki bakın google’a göre internetteki insanların %90’ı 950×500 çözünürlüğü görebiliyor (ben şu an %40’ın görebildiği 1250×650 görüyorum 1440×900 monitörümle, wide olmasa daha da görecem aşşa dooru :P) Peki monitör 1440×900 iken neden 1250×650 görüyorum? Tabiki browser’a harcanan alandan ve windows’un altındaki çemçük bardan dolayı. f11’e basıp tam ekran yaparsam browser’ı o zaman sadece %10’un görebildiği 1350+x800+’e bile ulaşıyorum ama siz sitenize girecek kullanıcılardan bunu beklememelisiniz. Peki bu sayıları nerden bulupta söylüyorum? Elbetteki ta buradan.

Aaa Dedirten Siteler 5: Zune

Zune bir nevi iPod’umsu cihazdır. Mp3-Video Çalar, Podcast izletir, radyo dinletir vs. Bu tür aletler gelende zaten aynı işe yarıyorlar. 4 ve 8 gigabyte’lık mini versiyonları, 80 giga’lık da ağır abisi var. Ama beni asıl etkileyen çok tatlı bir siteleri var.

Ekranın altından ele alıyoruz bu Zune’u, istersek üstündeki butonları kullanarak, istersek de meaaauz’u ekranda sol tık-basılı tutarak ileri geri gidiyoruz. IKEA’da da bu trip vardı hatırlarsanız, ekranın üstlerinde basılı tutmak ileri, altlarında basılı tutmak geri gitmeye yarıyor. Ben de bir ileri bir geri gidip Aaaa diyorum. Siz de diyebilirsiniz burdan.

Aaa Dedirten Siteler 2: Sointeractive

Flash ile 3D siteler, ne güzel bir kombo :) Sointeractive bir polonyalı ajanstır bu da onların siteleridir. Hoş ve sürekli bir salınım var sitede, kartonsal bir tasarım içinde. Linkler bir televizyonu açtırıyor ve konu ile ilgili bir video izliyoruz. En öndeki PLAY tuşunda basınca da mini bir ateş etmeli oyun çıkıyor karşımıza. İsterseniz mikrofon ile püf diyerek de ateş edebiliyorsunuz. Herşey çok temiz ve basit. Weblerde görmek istediğimiz hareketler bunlar.

Buradan gidilir.

Aaa Dedirten Siteler 1

Yeni bir yazı dizisi başlıyor, bazen ılgın ılgın, bazen de çok sıcakken ele dökülen beyti gibi. Bazen hırçın bir fermuar düğümü ve bazen dingin bir kehribar gibi. Yeni yazı dizimizin konusu gördüğüm zaman bana “Aaaa” dedirten siteler. Bu sitelere giriyorum “aaa” diyorum sonra da bloglarıma ekliyorum. Sonra siz ister elinizde marmelatlı ekmek, ister de kurnalı tart ile bakarsınız. Buradan bir internet yolu açıyorum.