Tag Archive | music

Opeth’in Yeni Albümü Heritage İnternete Düştü!

Saat sabah 5:30… cumayı cumartesiye bağlayan gece… ve tam yatıyordum ben ama bir anda içimde bir pıtırcıklanma potemkin zırhlısının kült merdiven sahnesinden yuvarlanırcasına önce diz kapağıma oradan dilimin altına oradan da parmaklarıma ilerledi ve ben son yılların crazyshark’dan sonra en manyak metal arşivine sahip sitesi bunalti.com’a gittim ve bir de ne göreyim? En üstte Rüya Tiyatrosu Dream Theater’ın yeni albümü, laf sokan ismi ile “Dramatic Turn of Events” (ki burada şair eski davulcusuna sesleniyor :D) , onun biraz altında da Opeth’in yeni albümü Heritage!

Ayın sonuna doğru çıkması beklenen albüm internetlere akmış bulunuyordu ve bu linklerin burada yer etmesi gerekiyordu! Yukarıdaki link bold olduğu için link olduğunu anlamadıysan değerli opethsever, TIK ET BURAYA, ki senin için 2.bir link eklemiş olayım. İster mp3 ister de FLAC olarak indirebilirsin ha onuda belirteyim her iki albümü de.

Opeth’in Yeni Albüm’den Haber Var Kınalı Kuzum!

Opeth.

Opeth dedim ve durdum. Çünkü Opeth dedin mi duracaksın. Tüm devleşmiş gruplar gibi seveni çok sevmeyeni de azımsanmayacak derecede, ki ilginçtir bu metalcilik müessesesinde bir grubu çok seversin ve aradan zaman geçince o gruba uyuz olursun çünkü senin beklediğin yönde ilerlememiş, genellikle de sert gitmesini isterken yumuşamıştır. Buna biz metalcilik lugatında “Yeaa abi ya, ………….. öldü ya. Nerede bilmem ne albümü, nerede bu abi yea” tarzı deriz. Genellikle didaktik olurlar ve acıdırlar (bitter baabında acı olm lan :P ). Aslında ihanete uğramış bir aşk hikayesi gibidir biraz da bu durumlar. Kendimden biliyorum. Orta okul ve liseyi metallica’ya taparak geçirdikten sonra, Kara kapaklı albümle kıllanmaya başlamış, sonrasında da “Yeaa abi ya, Metallica öldü ya. Nerede And Justice For All, nerede bu abi yea” demiştim Load için. Gerçi bugün bakıyorum da Load fena albüm değil aslında. Ama St. Anger ve son Death Magnetic epey fena bence. 15 gün içinde o albümlerin yapılabileceğini iddia ediyorum bestesiyle kaydıyla mixiyle :D

Aynı hikaye tabi opeth içinde yazıldı, yazılıyor. Teheheh nasıl bir dil lan bu, “yazıldı, yazılıyor” falan. Ciddi miyim neyim dar alanda yoksa? “Bir başarı öyküsüdür bu, alın teriyle yoğrulan…” falan diye başlayan 10.000’nci dandik tanıtım filmi gibi oldu, altına da lorena mak kenıt müzüüüü dayadın mı tamam trolololo

Tekrar deniyorum…. Aynı bokun laciverti opeth içinde geçerli aslında. Eski “deathçi” opethçiler yani”damnation ve sonrasından nefret eden” opethçiler var, bi de “damnation ve slowlar için seven” opethçiler var. Ben her türlü seviyorum aslında çünkü iyi müzikte olması gerektiğine inandığım ruh+teknik kombosunu süper yapıyor herifler (herif asında tekil olmalı ya neyse).

Şu anda da pasifagresif.com‘da görüp palazlandığım bir videoyu siz değerli okurlarla paylaşmanın haklı gururunu yaşarken karım sordu “tost istiyon mu yiğidim” diye, “çok kaşarlı” yanıtı verdiğimi de buraya not düşerim. Aşağıda da yeni albümden yayınlanan ilk şarkının full hali kızamıktan yeni çıktı.

PS: En sevdiğim opeth şarkısı “heir apperant”dır diyerek teflon işine giriyorum.

Morbid Angel “Illud Divinum Insanus” Çıktı! (BERC)

Sene 90’ların başı mı nedir, Morbid Angel’ın “Blessed Are The Sick” albümü ile death metal yoluna saptım. O zamana kadar bir thrashçi idim, daha sonra baktım bu ne böyle dedim lan, bu nasıl bir müziktir dedim ve hasta oldum Morbid Angel’a.

Kalkıp 2 saat Morbid Angel anlatacak halim yok ve az evvel tam yatarken lan acaba çıktı mı son albüm diye bir araştırmacı gazetecilik yaptım. Önemle ve seferberlik halinde beklediğim bir albümdü bu çünkü benim en sevdiğim death metal vokalisti olan David Vincet geri gelmişti! Bu David’e ne desem az. Peki ya Trey’e çok mu? Yooo asla, Morbid’in beyini olan Trey herşeye layık bir abimizdir ve bu yazıyı yazarken 2. şarkı olan Too Extereme’i ilk kez dinliyorum ve bu ne lan diyorum. Dan dan dan dan gidiyor, bildiğimiz Morbid değil ama çok acayip, tam hastalıklı bir beynin ürünü bişi resmen….Sadece yılların komandosu Sandoval’ın olmamasından hafif kıllanıyorum. Belimi nedir bi sakatlığı varmış o yüzden ara verdi komando. Bu arada Jeff Hanneman’da böyle, allah allah bi sakatlık sezonu var extereme metal aleminde, tabi idmanlarda kaytarıyorlar, kendilerine bakmıyorlar falan filan…

Herneyse BERC tarafından internetlerimize sunulan bu leziz release için 2 de link vereyim ve kefir almak için bakkalın yolunu tutankamon. Tıklamalısın tam olarak buraya / Burada olur pertevnihalim benim

Burzum’un Yeni Albümü Fallen İnternetlere Düşük Yaptı!

Norveç’te yenilebilecek en ağır cezalardan birini yiyip 21 senesini hapiste geçirdikten sonra, geçen sene dışarı çıkan Varg abimiz Belus diye bir albüm yayınladı ki üzerimde acayip bir etkisi oldu bu albümün, ona da ayrıca gelecem. Ama kısa bir süre sonra şimdi de Fallen internetlere aktı, hatta bi süre oldu da ben dalmışım, kusura kalma emily.

Black metale güldüm ben hep. Death çalamayan adamların, müzikle çekemedikleri ilgiyi surat boyayarak çekmeye çalıştıkları zibidi müziği olarak gördüm ve black gruplarının da çoğu beni haklı çıkarttı bence. Salakça klise yakmalar, birbirlerini öldürmeler bilmem ne her zaman yapılan bir black metal albümünden daha çok ilgi çekti de zaten. Dolayısı ile komik pepeler olabilirlerdi bu herifler. Gerçi aradan ciddi şeyler yapan adamları çıktı da ben bir türlü ısınamadım bunlara. Herneyse ya ne diye anlatıyosam bunları…

Bu gerizekalılarda bi de kötü prodüksiyonculuk vardı ki beni uyuz ediyor, ulan yapmışsın birşey adam gibi kaydet. Yok bok gibi tonlar çekecek, bok gibi aletler kullanacak, bok gibi mix yapacak, sonra da underground’uz biz. Ulan o zaman onu da kaydetme, underground’luktan mağmaya ulaş be hanzo, ayrıca makyajın akmış!

Ama belus ile resmen olayın rengini değiştirdi Varg ve bu Fallen da onun devamı niteliğinde bir albüm. Blackçiler zaten kapmışlardır da black’e bir şans vermek isteyenler bi baksın. Ya da bakar gibi yapsın bakmasın, ya da bakmaz gibi yapsın baksın, yada bakar gibi yapsın bakamasın ama bakar kör gibi. Al linkler.

Aaa Dedirten Siteler 14: Guitar Shred Show Mr. Fastfinger

Yine uzuuuuun zaman bookmarklarımda olan ve orada unutulan bir site ile karşınıza çıkmadan önce genizimde biriken genizotunu karelere böldüm ve ki kare testinden geçirdikten sonra dingin bir şekilde yazmaya başladım bu yazıyı. Bu dediklerimin hiç bir anlamı yok boşuna düşünmeyin.

Evet bu siteyi 2-3 ay önce bi şekilde keşif etmiştim bi ara ayrıntıları ile bakarım diye bookmark ettim ve onu orada unuttum taaa ki 15 dakika önceye kadar. 15 dakika önce postacı kapıyı sadece 1 kez çalıp bana bookmarklarını kontrol et, orada unutulmuş güzelliklerle de karşılaşınca pire için yorgan yakmayı ihmal etme, ikmal et dedi. Söylediklerini dinledim, komutlarını uyguladım ve bu siteye geri döndüm.

Siteyi kurcaladıkça, “böyle de bişi var” katagorisinden çok “aaa dedirten siteler” katagorisine girmesi gerektiğini düşündüm. Düşünce gücü ile kendime kumanda ettim ve görüldüğü üzre beyin gücü ile bunu sizlere açıklayan bir yazı yazıyorum. Beyin göçü ile ilgilenmiyorum. Beyini ise 6-7 yaşımdan beri yemiyorum. Ama çocukken annem yedirirdi hatırlıyorum.

Site gitar çalanlar için ilginç ve öğretici, gitar çalmayanlar için ise önce biraz ilginç sonra sıkıcı olarak hayat bulacaktır diye bir öngörü yapmama izin verilmediği için belki de asla HongKong’a gitmedim.

Bir takım lick shred bilmem ne dersleri ile dolu olan site, klavyenin tuşlarına kaktırmak sureti ile gitar çalmamıza olanak sağlıyor. Yanlız şunu söylememe izin verin. 15 yıldan fazla zamandır gitar çalıyorum, benim kadar gitardan anlamaz bir adam olamaz haa. Bakıyorum bazen milletin muhabbetlerine, internetlerde yazılara bilmem ne, yok gül ağacıymış, yok bilmem ne lickiymiş, aman çift hambakırmış, tek çinkoymuş, ben bunları bilmem. Alırım elime çalarım onu, tel kopunca tel takarım, yere düşürünce yerden alırım. Ama asla takside unutup gitmem hahahaha. Hele hele 2 kere takside unutup hiç gitmem hahahahahahah :P

Siteye itele buradan.

Kot:Bu yazıyı tüm hayatımda gördüğüm en iyi gitarist olan murat ünlü’ye ithaf ediyorum. Sadece artisliği bırakmasını ve birgün benimle müzik yapmasını diliyorum. Yemin ediyorum gremi almazsak!

Atheist’ten 4. Albüm: Jupiter

Danişmendoğulları beyliğinin varislerinden olan biri gibi hissediyorum bugün, bu sabah. Antin kuntin işlerle uğraşmaktansa vampir olmaya çalışmak gibi daha ciddi meseleleri kendime mesele yapmalıyım, mesela.

Karamanoğulları beyinin varisleri varmış, bacaklarında. Kunta kinte işlerle uğraşan bir köleydi. Atheist ise ultrasonik bir gruptur.

Peki Ricardo gerçekten zonta mı? Ben onu bilir onu söylerim diyen insanlardan şüphe ederek geçti gençliğim çünkü. Ben başka bişey bilip bir başka birşey söyleyen hizipçileri daha sevimli ve bir o kadard..

Evet bu kadar safsata yeter. Download’um bitti, efsane geri döndü, ben de download bitene kadar bişiler yazmak zorundayım değil mi? Akıllı adam buradan bakar

 

Dar Alanda Hem İnsanlığı Hem de Tüketim Toplumunu Eleştiren Vokali İçinde Beste’de Tek Rif Vardı!


Evet eskiden (90larda falan) bir şarkı dinlerken bir sürü rifler olurdu. Sonra değişti bu. Hemen daha ilk dinleyişte sevilen, 2. dinleyişte sözlere refaket edilen, 10. dinleyişte de yeter artık ya da doğum yerimize göre its enough ffs dedirten bir mimariyi kendime kıble yaparak bastım gitarın tellerine! Ortaya çıkan esere “opusumtrak” oldu diyebilirim. Arka arkaya en fazla 2 kere dinleyin yannız!

30 Ekim’i, 29 Ekim Sanıp Ortaya Konan Beste!


Bazen şunu yaşarız: Günlerden cumadır, ama biz perşembe sanırız ve bir noktada öğreniriz ki o gün cumaymış! O ne güzel bir andır, o ne mübarek bir cumadır! İşte ben de beste yaparken bunu yaşadım. Aslına bakarsanız tamamen yalan söylüyorum ki buraya bişiler yazmış olayım diye. 29 Ekim Gençlik ve Spor Bayramınız kutlu olsun!

Jamiroquai’den 5 Yıl Sonra Yeni Albüm: Rock Dust Light

Sempatik oğlandır Jay Kay. Hemen herkes gibi ben de Jay’in kendisini Jamiroquai zannederdim, sonra birgün öğrendim ki, grubun adıymış Jamiroquai, aranızda bunu bilmiyenlerin olduğunu bildiğim için bunu aradan çıkartalım, peki ama Jamiroquai ne demek? Bunu ise çoğunuz bilmiyorsunuz, ki ben de 15 dakika önce öğrendim, ne zamandır yeni albüm çıkartmıyorlar diye adamlar hakkında biraz okuma yaparken, ilginçmiş. Grubun ismi, “Jam” ve “Iroquai” kelimelerinin birleşiminden geliyor. Jam’in ne olduğu belli, Iroquai ise en güçlü kızılderili konfederasyonu idi, ki savaş sırasında İngiltere tarafında oldular ve ABD tarafından katledildiler. Jay’in kafaya ne diye hep bizon takkesi taktığını da böylece anlamış oluyoruz.

Herneyse yeni albüm çıktı 2005 Dynamites albümünden sonra (bi de best of var arada galiba ama tınnnnnnnn diyoruz ona)  adı da Rock Dust Light. İşte burada / ve burada

Mafia 2 Sountrack

Bu bloğu açtığımdan beri en çok hit alan yazılardan biridir mafia2 sağlık düşme sorunu yazısı. Millet açmış resmen mafia2’ye görüyorum. İlk çıkan crack’lerin çalışmamasından günde extradan 300+ hit almış oldum. Hatta wordpress en çok okunan yazılar listelerinde bir ara epey tepelere çıktım. Sanki bok varmışçasına sevindim. Sanki hit alınca birşey oluyor, ya da sanki bu yazı için gelen adamlar bir tane başka yazı okumuşlar gibi…Aralarından vardır tabi 3-5 kişi ama bu “yalan hit”lerde mutluluğu buldum sevgili okurlar. Ortalamada günde 100 hit alan bloglarım bir anda 400-500’leri bulunca kendimi bir amerikan filmindeki liseli amerikan futbol takımının quarter back’i sandım. Öyle bir popülerlik düzeyine eriştim kendi içimde ki, sadece ponpon kızların lideri benimle çıkardı. Bende ona vandallık yapardım tabi, ki filmin ilerleyen dakikalarında aslında utangaç ama zeki olan asıl kahramana kaçsın ponpon kız lideri. Oaaaa nasıl kopuyorum dar alanda. Hızla yazmanın böyle yan etkileri var. Pata küte giderken bir anda kontrolü kaybedip coşabiliyorsun. Aynı 200 ile giden bir araba gibi….ve yine o araba gibi duvara toslatan ani bir son olabiliyor hızlı yazarken…örnek mi istiyorsun al: vulva!

Bu arada mafia2 sountrack release edildi. Al yi. /nfo

Stevie Ray Voughan’dan da Digitally Remastered 2CD

Ulan La Bamba filmi gibi bir final, binmeyecektin o uçağa be stevie abi. Büyük gitaristtin, süper adamdın yazık ettin kendine, gibilerinden bir giriş sanırım uygun kaçacaktır. Kaçtı da.

Son yılların moda olayı, eski albümü alalım ve onu dicital olarak rimastırlayalım fonksiyonu ile çizilen bir parabol adeta bu 2CD çünkü içinde daha önce yayınlanmamış 16 şarkı olduğu da kulağımıza gelen duyumlar arasında. Ulan ne laf bu da be. Sanki acayip olaylar olmuş da kulağıma duyumlar geliyor. Kimim lan ben? Cinci hoca mıyım, kulağıma kulağıma duyumlar geliyor? Bu 16 şarkının ama hepsi duyulmadık şarkılar değil, bu da pazarlamacıların, daha önce konser kaydı olmayan şarkı deme tarzı aslında, ki bu konster de 84 Montreal konseri imiş. Dilimin altına gelen duyumlara göre. Toplam 154 dakika musiki olduğu da diaframıma gelen duyumlardan bazısı dedikten sonra buraya bakan biri olun ilgili iseniz.

Guns n Roses Yeni Albüm: Family Tree (Ama ne yeni, ne de guns n roses)

Bu sabah işe gelip de hafta sonunun releaselerine göz gezdirirken bir baktım ki Guns n Roses yeni albüm : Family Tree diye birşey var ve 2 CD.

Bu beni haliyle sevindirdi ama sevinç kısa süre sonra  köpek dişime baskül temas ettiği zaman hissettiğim o kobalt tadına dönüştü. İlk olarak şarkılar eski şarkılar yani bir nevi best of ama, o kadar da best of değil. 24 adet şarkı var, ve bir kısmı bir takım başka kimseler tarafından icra ediliyor falan filan ama yine de guns severler için farklı bir lezzet olabilir bir ihtimal diye düşünerek, düşünceli davrandım ve bunu buraya monte ettim. Bak.

Soulfly Yeni Albüm: Omen

Max Cavalera metal alemlerinde önemli bir isimdir. Brezilya’nın olta girmemiş ormanlarından çıkagelen bu maxtor biraderi igor ile fitboldan sonra ülkenin en önemli exportlarından birisidir.

Sonda benim pek ilgilenmediğim bi takım olaylardan sonra sepultura’dan ayrılmış soulfly’ı kurmuş bi de üstüne 6 albüm yapmıştır ki bu da 7. olarak 25 mayıs’ta dünyaya gelmeden 21 mayısta internetlere geldi. deluxe versiyonunda 3’de bonus şarkı parçası var.

Bi de bugün prince of persia – ki orjinal oyunu hayatımda önemli yer teşkil eder, soundtrack’i çıktı onu da buraya yazayım da benden çıksın.

Soulfly-Omen / Prince of Persia Soundtrack

Exodus “Exhibit B: The Human Condition 2010”

Thrash’de acayip şeyler oluyor, yılları gösteren ayakbileğime taktığım saatim adeta 1990’ı gösterircesine eski topraklardan yeni albümler geliyor. Artillery, Onslaught, Overkill derken Exodus’da yıllar sonra mp3 playerlarımızda yerini bugün aldı.

Öyle albümde 12 şarkı+1 bonus, yok nuclear blast’tan çıktı falan gibi şeyler yazamayacak bir yaştayım ben bu arada. Metal Command, And Then There Were None falana da gönderme yapamam. Ben bir haberci olarak albümü olduğu gibi sunarım, yorum yapamam. İlgilendiysen linke gel.

Death Project: Mission Accomplished Full Albüm

Sene 92-93 falan, biz çok metalciyiz o zamanlar tabi. Lise 2’de falanım ben. Türkiye’nin önemli death metal gruplarından, Death Project’te gitar çalıyoruz. Ben girmeden önce grubun “Capital Punish” adında bir demosu vardı. Türkiye’nin önemli mimarlarından ve sol açıklarından Ersun Yılmaz’ı da yanımıza alıp 1994 yılında Türkiye’nin ilk death metal albümünü çıkarttık. Ve zamanın her Türk grubunda olan, “Elemanlar arası anlaşmazlıktan” dağıldık. Bu son kısım önemli, çünkü eğer böyle bir dağılım olmazsa gerçek bir grup sayılamazsınız.

Aslında çok komik anılar yazabilirim buraya, ama asıl bu yazıyı internetlerde albümü full olarak bulmam dolayısı ile yazıyorum. Biz de bile kalmadığı için kaset (O zaman CD yoktu galiba), böyle bir buluş iyi oldu diyorum. Yapan arkadaş kimse sağolsun ama tek kanal capture’lamış sesi, bir gitar duyulmuyor hiç :) Bir de albümün A ve B yüzünü karıştırmış , şarkıların ismi hep ters, ama onu da takmıyoruz. Albümü indirmek için buraya tıkın.

Ayrıca şimdi bir baktım internetlere de ilgilenen için birisi tarihçe gibi birşeyler yazmış. Haa ben de yukarıdaki resimde “Nazi Pigs – Fuck Off” t-shirtlü celladım hahaha!

Jimi Hendrix Valleys of Neptune 2010

Rock aleminin babalarından gitarı çalmakla kalmayıp olmadık emellere de alet eden Jimi Hendrix’in yeni albümü karşımızda. Konsere de gelse de gitsek gibi Küçük Emrah’ın Mozart Türkiye’ye gelirse konserine giderim gibilerinden bir laf da ben edeyim ho hoho. Evet Jimi 1070 yılında Londra’da nedeni tam olarak açıklanamayan sebeplerden dolayı ölümünden beri 40 koca yıl geçmiş (Bi ton uyku hapı aldıktan sonra kusmuğunda boğularak ölmek gibi hardcore bir tarzda veda etti kendisi) . Bu albümde de daha önce resmi olarak yayınlanmayan 12 parça bulunuyor.Eddie Kramer’ın prodüktörlüğünde çıkan albüm hakkında Buddy Miles diyor ki “Bu albümün ortaya çıkması iyi birşey ama Jimi eğer kendisi prodüktör olsaydı daha farklı bir albüm olurdu”.

Ben kendisine saygı duyarım ama çok da hastası değilimdir açıkçası. Yine de bloglarımın okurları arasında Jimi severler olduğunu biliyorum ve onlara da buradan bir selam çakıyorum.

Burda var / Burda da var