Tag Archive | komik

It’s Always Sunny in Philedelpia 7. Sezon Başladı!

Biliyorsunuz İsrail ile olan ilişkilerimiz 2. Katip düzeyine indirildi. Ayrıca Zara’da da bir indirim varmış bana gelen bilgilere göre. Biliyoruz ki inen şey kalkacaktır zamanla, çünkü evrendeki şeyler genellikle normal dağılıma tabidirler ve sinüs eğrisi gibidirler. İnen kalkar, kalkan iner, kılıç kalkan, zengin kalkışı ne demek lan? Ne demek o aniden kalkınca onun zengin kalkışı olması? Allahım yarabbim.

Şimdi de yazımızın, bir arabanın arkasında gördüğüm bir nüktedarlığını paylaştığımız yerine geldik. Bugün bir araba gördüm arkasında şöyle yazıyordu “Bana yapacağın gider ancak hoşuma gider!”...Evet inanabiliyor musunuz? Bunu beğendiğimi kabul etmem yıllarımı alacak, aynı liseli bir metalci iken Snow’un Informer şarkısını sevdiğimi kabul etmemin yıllar alması gibi.

Deha ile delilik arasında ince bir çizgi var lafını düşünüyordum bu sabah etejerin başında. Lan dedim bu lafı edenlerle “lezbiyenlik negzel lan” düşüncesinde olan abaza türkleri aynı kafada olsa gerek dedim. Bu insanlar gerçek hayatta deli ve lezbiyen görmemiş insanlardır ve ne derler bilirsiniz, “Görmemişin kazı olmuş, kalkmış balta ile kafasını kesmiş”. Peki niye? Tabi ki görmemiş de ondan. Aslında ağaç kesiyormuş ama kaz gelmiş bunun yanına, bu da görmemiş ve kafasını kesmiş balta ile. Sonra da çarçur olmasın bu kaz bari diye palaska satın alıp divana uzanmış. Zaten başka birşey yapsa çok mantıksız olurdu!

En komik diziler hangileri diye bir liste gördüm hazine ararken Erdek’te. Bu listeye göz attım. Sonra kafa attım ve en son kazık attım, yetmedi kanattım hatta. Dizine rapido kalem bastırdım, sonra sağlı sollu ataklarla fodepara zorladım ve diskalifiye olmasını sağladım. Kısacası hayatını kararttım bu listenin, tam ölüm döşeğindeydi ki kulağıma şunu fısıldadı. “Belarus’a gitme laf olur Cenk”.
Buradan download et / Buradan alt yazı bekle

Uzun Zaman Yokluğumu Affettirircesine Yaptığım Bu Paylaşım, Sanki Bir Nar Gibicesine – Eve Geldim 1000 Tane Hesabı-, Aslında Tek Bir Yazı Olsa Bile, İçeriğinde Günlerce ve Hatta Haftalarca Yetecek İçerik Barındırıyor Diye Bas Bas ve Tiz Tiz Bağırıyorum!

“Türkçemizi koruyalım diye etrafta dolanan adamlardan olmadım hiç. Zaten, Türkçemizi kimse koruyamaz. Kollektif bir bilinçtir o, herkesten bağımsız ve herkese bir o kadar da bağlı… Kümülatif bir varoluştur, yaşanmışlıktır, semiramis pekkan’dır Türkçe’miz” diye düşünüyordum ki kendime geldim. “Ne diyorum lan ben” dedim sessizce kendi kendime. Sonra Sataguni, Ensiguri, Whathuh, Behir, FutaWhin! diye bağırdım…Kimse anlamadı ne dediğimi….henüz.

Henüz lafı ile havuz lafı çok yakın akrabadır bence. Ama sadece Türkiye’de…Mesela İngiltere’de falan “yet” ve “pool” bırak akrabalığı, sokakta görse birbirine selam vermez. İşte gördüğünüz gibi bizim halkımız ne kadar birbirine yakın, gavurlar ne kadar bireysel ve komşusuna gidip bir fincan şeker bile isteyemezler…Gün gelse “komşu külüne muhtacım” dese Yorkshire’da 351 Preston Drive’da yaşayan Gregory, komşusu ona ne der bilirmisin? “Go fuck yourself, you cocksucking, asslicking camelfucker” der! Hatta İngilizlikten gelen hisle bi yerlerine de “bloody” lafını ekler. Haa onu bilelim, ona göre konuşmalarımızı sürdürelim.

Bu paragrafta ise kefir isimli içecekten bahsetmeyi düşünüyorum ama bu düşünceyi aklımdan kovmayı başarmak için ibrahim tatlıses’in ayağında kundura isimli eserini düşünüp beyincik soğanımı resetliyorum.

Ve evet, artık konumuza gelebiliriz! Yazılarımda med-cezir yaklaşımını kullanıyorum. Gel-Git ama önce git. Önce ileri geri gidiyorum, en sonunda konuma geliyorum. Bu konuma gelince ne oluyor bak onu da sana anlatayım ki iyice sindir bu bilgiyi. Mesela İskender yemek için bir lokantaya gittik. İstender’e gitmediysek ve getirilen yemeğin ismi iskender ise, o zaman bir “copyright infringement” oluyor! Birincisi o yemeğin ismi artık Bursa Kebabı, İkincisi sadece copyright diyince kimse sorun etmiyorda copyright infringement deyince mi “ne diyo lan bu artis” düşünceleri hasıl oluyor? Yaa…İşte bu işler böyle.

Ki Bursa kebabı yemeği asla hızla gelmez. Bekletir bizi…Bekleriz bekleriz en sonunda gelince öyle acıkmışızdır ki yediğimiz en süper yemek o sanırız, sanırım. İşte Bursa kebabının ve benim yazılarımın sırrı budur! Hemen sunmam içeriği, okuyucu bekletirim ki konuya iyice acıksın, azsın diye! Sonra verdim mi konuyu, bir doygunluk, bir tatmin, sorma gitsin…

Az evvel de bu kuralımı iyice pekiştirdim bak. Konuya giriyorum dedim, girmedim! Niceleri “gir artık” diye bağırdı…hissediyorum olm. Zaten iyi bir yazar hissederek yazandır. Ve hatta zaten hissetmesen türk halkı bunu anlar, samimi değil bu der, türk halkı, kalpazan bu der, kolpa der!

Konuya girdin mi de, girip hızla çıkacaksın ha! Bak mesela. Çok iyi izle.

“Sataguini…” tam bookmark edilesi bir site. Bir sürü sitenin o gün için en yüksek oy alan şeylerini tek bir sayfada görebiliyorsuz. Mesela youtube, vimeo, amazon, cracked.com, collagehumor.com gibi bir sürü şey paylaşılan sitelerin, o gün için en popüler paylaşımları ne olmuş? Tek tık! Atıyorsun bookmark’lara, canın sıkıldıkça bakıyorsun…sonsuz içerik lan! Şimdi tıkla ve bookmark et adamın sinirlerini bozma!

Curb Your Enthusiasm 8. Sezon Başladı! Kutlu Olsun!

Tüm zamanların en iyi komedi dizisi olan Curb Your Enthusiasm’in 8. sezonu bugün başladı. Ama görüyorum ki aranızda “hadi lan bilmemne dizisi daha komik” diyenler var! Bakın kibarca söyleyeyim sizi döverim.

Curb’ü dünyanın en iyi komedi dizisi yapan şey sadece komik olması değil zaten. Larry David’in hem bölümler içinde olan farklı olayları ayrı ayrı getirip sonunda spektaküler bir şekilde bağlaması, bunu yaparken aynı zamanda da utanç ve gülmekten karın ağrıması arasında getirip götürmesi ve aynı zamanda tüm bu olayların da o sezonun “arc”ı (genel sezon konusu) içine süper bir şekilde yedirmesi. Tek bölümü seyreden kişiye de komik, ama genel sezonun konusunu biliyorsanız daha da komik.

Larry, Jerry ile birlikte Seinfeld dizisinin co-creator’u ve ana yazarı olduğu için yüz milyonlarca doları cebe koymuş ve curb’ü de adeta kendini eğlendirmek ve ego için yaptığından dolayı kafasına göre bi sene 1 sezon yap, sonra yapma sonra tekrar yap falan şeklinde devam eden bir abimizdir. Ayrıca yayın zamanları da kafasına göredir abimizin. Bir sonbahar dönemi girer, bir yaz, bazen çat ocak’ta çıkar karşımıza…

Herneyse ya amma yazdım.”Michael Jordan iyi basket oynar ha” tarzında gereksiz bişekilde. O yüzden bir iki link verip kopayım. Al buradan download et / Burada da tüm bölümler var

Curb Your Enthusiasm Sezon 8 Başlıyor (Yakında) !

“Artık televizyonda birşey seyretmiyorum, çünkü ne gereği var…”diye başlamak o kadar kolaydıki bu yazıya, ki hakikaten çok uzun zamandır televizyonda birşey seyretmiyordum. Taa ki kıbrıs’ın bağrından kopup gelen 3T Taner Tolga Tarlacı ile tanışıncaya kadar… Uzun yıllardır hissetmediğim bir his ile doldurdu 3T Taner beni. Bundan önce Ahu Tuğba’nın sevgilisi Meriç Erkan beni böylesine etkilemeyi başarmıştı. Zaten çıtaları bu kadar yükselten majestik karakterlerden sonra TV’de ne seyretsen boş! Ahmet Çakar’ın ilk dönemleri de süperdi aslında ama artık iyice pıstı diyebiliriz. Pıstı. Dedik.

Ama böylesi ikonik adamları bir kenera koyarsak hakikaten TV’de birşey seyretmek çok saçma artık. İstediğin şeyi her hafta beklemek zorundasın, belli saatte belli günde falan izlemek ne kadar “90’lar”. Artık broadband internetler ile seyredeceğimiz diziyi sezon sezon indirip kafana göre, istediğin zaman, arka arkaya istediğin kadar seyredebiliyoruz.

Curb ise benim şimdi burada tanıtmaya kalkmayacağım, bilenin bildiği en favori adamlarımdan Larry David’in dizisidir ve 10 Temmuz’da 8. sezona başlıyor ve 4 gözle bekliyorum. Umarız 9. sezon içinde araya bir yıl daha atmaz Larry abimiz diyerek yazının son kelimesini yazıyorum: Trebuşe.
Curb imdb / HBO Sayfası / Yayın tarihleri / Tüm Sezon Download Linkleri

Jaman Subtitler


Bi aralar bunun farklı ve tamamen hint filmlerine dayanan bir versiyonunu paylaşmıştım, Jaman ise daha fazla filmden seçim yaptırtıp komik altyazılar yazmamıza olanak sağlayan ve daha sonra türlü sosyal paylaşım sitesinde otomatik portakal soyan bir site…Hayrını görün!

Uglydance.com ile Eşine Dostuna Dansettir, Yetmezmiş Gibi Facebooklarda Paylaş Ya da Üleştir!

Aynı eşim gibi, internet de gebe, ama eşim oğluma gebe, peki internet nelere gebe? İnternet türlü olaylara gebe, şimdi saydırtmayın bana ama bugünki gebeliğin ardında sıklamen rengi güzelliğinde bir flash sitesi mevcudiyet buluyor. Kısaca özetlemek gerekirse, ki gerekmez çünkü yazının başlığından daha kısaca özetleyen varsa beri gelsin, boru alsın!

Bir tanıdığınız önden çekilmiş bir fotografını upload etmemize müteakip site bize bu fotodaki suratı bir maskeye oturtmamız konusunda ısrarcı oluyor ve orayı da alıp dansçı avatarımızın kellesi haline getiriyor. Daha sonra 4-5 adet farklı modasal kılığı kimseye giydirtiyor ve ondan sonra da linki veriyor. Tabi işin interaktif kısmını sona sakladım. Aşşağıdaki butonlara meeeeaaauz ile kaktırmak sureti ile arzu edilen figürler, mankenine nakşediliyor. Bakınız ben burada kendimi mannequin etmişim!

 

“Ne Yapayım, Kafam Bir Türlü Almıyor” Diyen Matematik Sevmezlere Bir Nebze de Olsa Matematik Sevdirmeyi Kendine Misyon Edinmese Bile, Belki de Bunu Yapacak Olan Bir Projedir New Math

Dün Acun Ilıcalı ile Yetenek yarışmasında bir herif yanında bir nijerya’lı ile çıktı ve rap şarkı söylemeye çalıştılar. Çok utanç verici bir şekilde komikti ikisi de. Sonra Türk olanı üstüne yengeç koydurdu (ne işe yarıyorsa??) ve bir tane de ağzına koydu ama 2 saniye kadar dayanıp öğürdü…Umarım youtube’a falan çıkar bu çocuklar.

Evet yukarıda yazdığımın konumuzla hiç ilgisi yok sadece şu an aklıma geldi de ben bunları unutmayayım ara ara youtube’da arayabileyim diye buraya yazmış bulundum. Tayland’da hiç bulunmadım. Çocukken ise bir kez kanalizasyona düşmüş bir şekilde bulundum.

New Math sayısala kafası basmayan arkadaşlar için sosyal’i formülize ediyor falan gibi açıkamalara gerek yok. Minimal derece ingilizce bilmek gerekiyor. Zaten bil arkadaşım bu kadar ingilizce ya. Yuh artık. Globalleşen dünya, 2011’e 27 gün kalması, bilmem ne. Zaten “ingilizce mi geliştirmeyilim” diye kasmıyormusun ne zamandır ? Geliştir şunu artık daha neler paylaşacam senle bak ibibik seni. Bak buradan bezirganbaşı. (Sitede sağdaki oka basacan uyuma!)

Yeni Yazı Dizisi: Bazı Görseller -1

Yazıya ilginç bir şekilde girmenin önemini bana anlatan Prof. Derek Hindgreen adında bir hocam olmadı. Ama olsaydı “yazının başı ilginç olursa insanlar okumaya devam eder” gibilerinden birşeyler söylerdi. Eminim bundan. Bu biiiiir.

İkincisi, bir görsel bin yazıdan iyidir falan tarzı atasözleri vardır. Buradan hareketle yazının başına ilginç ve görsel birşeyle başlarsan inanılmaz okunma oranlarına ulaşırsın diyebiliriz. O zaman şimdi üstteki fotografa tekrar bi bak bakayım, ben sana desem bunlar sepultura desem epey gülmez miyiz? Bu da süper bir yazı başlangıcı olmaz mı? Olur.

Evet yeni yazı dizisi bazı görsellere böyle başlamış bulunuyorum, ki internetlerde dolanan insan bazen komik, bazen ilginç, bazen iğrenç, bazen güzel ve hiç bir zaman sıkıcı olmayan bazı görselleri save eder. Bende de bunlardan bir miktar mevcut, ama herhangi bi konuya alet edip de buradan gösteremiyorum diye böyle bir yeni yazı dizisine başladım. Tamamını Okuyun…

Süpersonik Ofis/Bilgisayar Şakası…or

Dün bulduğum bir olayı paylaşmanın zamanı 1.5 saat önce geldi. Ama ben bu paylaşımı yapamadım. Soracaksın niye diye. Sor çekinme. Hatta ben senin yerine sorayım. Sorayım soruyu, alayım boruyu. Boru dediğim sağolsun Türk Telekom’dan aldığımız internetler. Sabahtan beri 10 dakikada bir gidiyor diye aradık biz bunları, IP’ler çakışıyormuş internetinizi 3-5 dakika kesicez ve tamir edicez dediler. Ben diyim 1.5 saat, sen de 2 saat adam sende!

Bazen beni uyuz eden şeylere bir Türk gibi, bir Battal Gazi’nin oğlu Seyit Battal gibi girişmek isterim. Ama karşımda böyle somut, girişilesi, ağzına ağzına tekme vurulası bir mahlukat olmaz. Mesela çok sıcakken, ne yapabilirim? Kalkıp güneşe girişemiyoruz. Ya da bir sivrisinek…Bunar kulağa doğru vvviiiyyyyzzzz diye pike yaptıkları zaman ani bir sinirle bunlara kafa atmak istiyorum. Ama olmuyor uygulayacağım minimum kuvvet ile bunun evrende kapladığı kütleyi yerle yeksan etmekle kalmayıp elime koluma da bulaştırıyorum. Bu yok oluyor ama ben hırsımı alamıyorum.

İşte TTK ile ilişkim de bu. Bu bir tüzel kişilik, bir şirket, bir sefalet kumpası…Ama diyelim ipler koptu karar verdim ben girişicem bunlara. Kime girişiyorum? Kapıdan girip ilk adamı dayak içinde bıraksam ne olacak? Adamın olaydan haberi yok, ben onu niye dayakla eğitecek duruma gelmişim, bilmiyor. Peki binalarına araçlarına mı dalmalıyım? O da olmaz. Sonuçta hep içimde kalan bir nefret tiksinme zümresi olarak kalıyor bu beceriksizler.

Herneyse, Tourette Sendromu diye bişi var. Bu sendromdan muzdarip insanlar, ara ara istemsiz küfür ediyorlar. Durmadan, kontrolsüzce. İşte bugün biz öyle bişi yapıyoruz ki, ofis arkadaşımızın Microsoft Word’ünü Turet ediyoruz, ne zaman bir word dosyası açma bu kişi, word 1 ila 30 saniyede bir sizin belirlediğiniz küfürleri yazıyor. Nasıl mı? Tamamını Okuyun…

It’s Always Sunny in Philadelphia: Season6 Başladı!

Evet rezil mevsim yazın bitmesi ile süper mevsim sonbaharın gelmesi ile sadece sıcak kabusundan kurtulmadık, severek izlediğimiz ve izleyerek sevdiğimiz diziler de yeni sezonlarla bir bir geri dönmeye başladılar.

İşte it’s always sunny in philly (artık buna iasiap diyim), de bu süper can dostlarımızdan. Tüm zamanların en iyi komedi dizilerinden birisi olduğuna hem benim hem de biricik Fulya hanımımın da inandığı dizi, bizi köpek köpek güldürürken düşündürüyor da. Şunu düşünüyoruz genelde “Ulan bir insan nasıl bu kadar hızlı gaza gelir, nasıl arkadaşını kardeşini bu kadar hızlı satar bea? tıhıı thııhıhııhı”.

Evet söyleyeceklerim bundan ibaret. Haa bu arada bu dizi mostlyseries’i pıstırmayı başarmış yegane dizidir diyim de “hep mostlyseries yıkayıp yağlıyorsun” diye aldığım 257.542 mailin hakkını vereyim.

Sea6xEpi1 / Burda da var / Altyazı (daha yok)

Shaq vs : Guliver Cüceler Ülkesinde!

Bakınız ben Türkçe dillerinde “ayı” olarak geçen bir yapıdayımdır. Tahimini 1.85 civarı boyum ve 115-120 arasında değişen kilomla (tuvalete gidince olur bu değişim dersem karım kızacaktır, o yüzden demiyorum) bildiğin ayı bir adamımdır. Dolayısı ile beni kızdırmayın, hele bu sıcaklarda.

Ama ben Shaq’ın yanında narin bir gelincik çiçeği gibi görünürüm. Çünkü Shaquille O’neal 2.16 boyu ve 150 kilosu ile beni bir minik gibi gösterir. İşte bu program da bu ayıdan da ayı, azmandan da azman, Shaq’ın reality showudur sevgili okuryazarlar. Kendisi bu programda farklı disiplinlerin en iyileri ile kapışmakta ve basketçi olmasaydı da boksör olsaydı ya da yüzücü olsaydı, amerikan fitbolcusu olsaydı falan yine de en iyi olurdu tarzında bir gösteri sporudur. Her program kendine bir spordan rakip seçip onunla kapışır (ve format gereği yenilir gerçi) ama hem şirin bir adam olduğu için hem de programda komik olaylar olduğu için seyredilesi bir show’dur bu. İkinci sezonu başladı da ben ilk bölümü tatilde kaçırmışım, 2. bölümü görünce sevindim. Hem bu sezon sportif mücadelelerden başka komedisel şeyler de olacakmış, o yüzden tavsiye mektubumu yazıyorum. Şuradan bakınız bölümlere. / Bu da resmi site

Google Translator ile Kendi Bloğuma Aşık Oldum!

So those of you, who have to use such means of translation, I kinda pity you and envy you at the same time. Due to the fact that my usage of turkish is distorted in this blog, so to speak, it ends up with hilarious translations and I just had a glimpse of it tonight myself when I saw it was google-translated from the admin page. So having that cleared out I’m gonna talk about how funny it transforms into, to my beloved turkish citizens from now on, because you are not accepting us into EU and making us turks all sad pandas here hahaha :P

Evet bu kısa giriş cümlesinden sonra olayı, zaten anlayacak olanlar da onlar olacak, İngilizce bilen türk vatandaşlarına getireyim. Az evvelki yazıda söylediğim gibi, wordpress admin panelinden bir takım bilgiler alabiliyoruz ve bunlardan birisi de sitenize nereden hit aldığınız, ki ben bu gece gördüm google-translator’dan bazı yabancı arkadaşlarım bloğumu okumaya kalkmış ama acayip manyakça şeyler okumak zorunda kalmışlar. Bu tür çeviriler zaten başarılı olamıyorlar tam olarak, ama bu bloglardaki gibi standart sapması yüksek yazılar yazılarda iyice coşuyorlar ve güldürüyorlar. Bakın gülün sizde.

Sıkıldın mı İnternette Ali Rıza? Bak kewl.bz Var!

İnternet bir leb’i deryadır. Milyon tane şey vardır içinde. Aynı aşure gibi. Ben aşurenin içindeki şeyleri sevmem. Bir besinde aradığım “net olmalı” standardını sağlayamayan aşurenin suyunu severim ama. Bu minvalde internetin içindeki herşeyi de sevmem, suyunu severim internetin de. Ama nerede bu öz suyu internetin?

Bilemeyiz nerde olduğunu, ki bu yüzden bulalım diye arama motoru diye bişi var. Bunların en ünlüsü ise guugıl’dır. Sade arayüzü ile gönülleri kazanmış bu motor bile ama bazen internetin doğala özdeş aromasını çıkartmamıza yaramaz. Mesela ben sıkıldım, hadi google, yap numaranı. Bul bana ilginç şeyler, ama ardarda, çıt çıt çıt diye göreyim bunları. Sıkıntımı gerek şaşkınlıkla, gerek gülücüklerle, gerekte gerekli gereksiz türlü gerzekliklerle geçir.

İşte bu durumda da google bize yardımcı olamaz. Hele o “Kendimi şanslı hissediyorum” butonuna tıklayan var mı??? İşte bu durumlarda imdadımıza yetişen sitelerden birisi ise kewl.bz sitesidir. Ardarda next/previous/random butonlarına basarak loopları seyrediyoruz, hızla eğlenip tekrar başka şeyler seyrediyoruz. Şimdi de sizin için yaptığım bir potbori’yi sunayım.

Spor sağlıktır. Sağlam kafa sağlam vücuttur. / Bizim komutanlarda böyle olsa ya.
Birşeyler anlatan köpek / Rapçi köpek / Hayatında bir daha asla bu kadar fazla sevinemeyecek olan çocuk / Dünyanın en manyak ağlaması

Ya da bakın işte kafanıza göre

Hayvanlar da Fotograf Bombalar Semiramis!

İlk önce fotograf bombası (photobomb) nedir ona bir bakalım isterseniz. İsterseniz bunu sizin için yapabilirim. İsteyin yeter. Bu konuda isterik tavırlar sergileyin. İsterseniz de istemezsiniz, ona sadece mahalle muhtarınız ve noteriniz karışabilir. Benim karışabileceğim bişey değil bu.

Photobomb bir fotografa, fotografı çekilen kişinin haberi olmazsızın sızmak anlamında dilimize karsça’dan geçmiş bir sıfat-fiilimsi kiptir. Bazen bazı örneklerde photobomb’layan kişide olayın farkında olmayabilir. Mesela benim en çok güldüğüm, ama şu an bulamadığım için post edemediğim, bir partide 3-4 kişi kameraya poz verirken, arkada partinin orta yerinde dalgayı çıkartıp şarıl şarıl işeyen bir adam fotosu vardır. Herneyse fotobombing hadisesinin ne olduğunu öğrendiğimize göre, devam edelim.

Bu postun konusu ise photobomb yapmayı kendilerine görev vazifesi bilmiş hayvanlar. Linki veriyim sonra da bir bonus photobomb koyayım.

Slayer Goes to Church!

This post doesnt have an introductive picture or a video embeded so you are thinking “wtf”, right? I couldnt import and embed the video evidence that depicts the Slayer show which took place in a church. Yes you read it correct mister, Slayer in the church. Also my hometown football team ended up being the champs so I’m somewhat overrun at work. However I had to come up with something to post here so here is mighty slayer at the chuch. Just check the link nubs. I loled like this btw.

http://www.dumpert.nl/mediabase/948751/59b1fb5f/videofuck_maandag.html

Müthiş Fırsat: Portal 24 Mayıs’a Kadar Bedava

20 küsür senedir farklı aletlerde, farklı türlerde, farklı oyunlar oynuyorum. Bin küsür olmuştur herhalde oynadığım oyun sayısı, bunlardan onlarcası hafızada yer eder ve “lan ne oyundu bea” dedirtir. Bur portal da onlardan biridir.

Aslında bir nevi teknoloji testi olarak yapılan daha sorna Half Life 2 Orange Box ile oyunculara sunulan bir oyundur portal ve first person non-shooter’dır. Yani kamera gözden görerek ilerler ama hiç ateş etme yoktur bu oyunda. Sadece bulmaca çözme, onu da duvarlara portallar açarak yapma oyunudur. Böyle söyleyince çok çekici gelmiyor biliyorum. Oyunun ilk 10 bölümü falan da epey kolay. Aslında ilk defa oynarken değil. Bi garip yani. Dur bi daha açıklayayyım.

İlk kez oynarken garip ve zor geliyor, çünkü daha önce böyle bir oyun oynamadınız. Duvarlara delik açıp ilerlemeli, yukarı, aşağı kavramlarının bazen şaştığı, yüksekten atlayıp yere portal açıp içinden hızla geçip, o moment ile bu sefer yerçekimine karşı yukarı doğru yüksek atlama yaptığımız bir oyun olmadı çünkü portal öncesi. O yüzden ilk bi 5-10 dakika garipseyebilirsiniz. Daha sonra portal mantığına alışınca da oyun bir anda kolaylaşacak ve ilk 10-12 bölüm hızla geçilecek. Ama son 1-2 bölüm gerçekten uzun, ve bulmacaları hafif kastıracak şekilde.

Haritaları ilk önce mantık olarak çözecek, “hmm şunu şunu yapacam, sonra şuraya gidecem şöyle yapacam” diyecek, daha sonra da bu dediklerinizi fiiliyata dökmeye çalışacaksınız, çünkü son bölümlerde bi yerde bi düğmeye basınca taa level’ın öbür kısmında bişi açılıyor ve 2 saniye açık kalıyor falan. O arada düğmeye bas, portallan, aradan geç, zıpla bilmem ne falan diye kasıyorsunuz.

Sonuç olarak portal çok zevkli ve değişik bir oyun, ve steam’de 24 mayıs’a kadar bedava. Daha sonra tekrar para alacaklar. Ama 24 mayıs’a kadar edinirseniz, para ödemenize gerek yok. Tavisyem hemen işi gücü bırakın ve indirip oynayın….sanki steam’i olup da oynamamış 1 kişi kalmış gibi yazdım ben de bunu….olsun siz bi şekilde bulup oynayın portalı. Haa bu arada glados mu ne diye bir yapay zeka var, konuşup duruyor bizimle oyun boyu….ÇOK KOMİK lan o :) cake is a lie

portal is free / oynanışı gör


Aaa Dedirten Siteler 9: Yearbook Yourself!

Sıkılıyor musun bilader? Bişi olsa da gülsem eğlensem mi diyorsun bacım? Aaa dedirten bir site arayışında mısın yoksa? Tam yerine denk geldin. Tebrik ederim. Suratının dik olarak karşıdan göründüğü bir resmin varsa, seyreyle cümbüşü birazdan.

Yearbook yourself iyi bir fikir üzerine kurulmuş, çok spesifik bir iş yapan, bunun hakkını veren, borcuna sadık, ezilenin yanında, kanatlardan kontra atağa kalkan, samimi, içli, pandizot ve üstübü asla kullanmayan, porche kelimesini “porş” diye okuyan, dengeli beslenen, merkepten korkan bir internet sitesidir. Bu siteye gireriz, daha sonra fotografımızı aploooğd ederiz. Sonra şu alttan yılı seçeriz, fotografı biraz hizalarız falan sonra şu olur mesela. Tamamını Okuyun…

İneklere Küpeler

Hypertext Markup Language ya da kısa adı ile html internetlerin dilidir ve belidir. Bu dilden ve belden anlayan insanlar yandaki küpeleri görünce kıkırdamaya başladılar bile. Onlara biraz vakit tanıyalım. Ben tanıyorum, siz de tanıyın. Tanık olun bu tanıma.

Html dilinde komutlar köşeli paraneze alınır, ve açılır ve kapanır. Mesela bir resmi <center> </center> arasına koyarsanız o resim ortalanır. İşte bu minvalden hareketle size html öğretmiş bulunuyorum. Olay bu kadar basit. Yukarıdaki küpede ise head tag’ı kullanılıyor ve küpelerin arasında da kafa olduğu için espiri fonksiyonu boolean değer olarak 1 return ediyor ve biz gülüyoruz. Tıhahha…

Bazen kendi başıma kalınca yeni bir gülme çeşidi geliştirmeye çalışırım. Geliştirdiğim gülme prototiplerini alırım gidip karıma test gülmelerimi yaparım. Tıhhhhhıhıhırr, ttthhhhhıııhhıı falan diye. Genellikle onay vermez. Yeni gülüş tarzları geliştirmeme engel olur. İşte bu ket vuran tavır yüzünden ZZZZzzzzzzz ZZZzzzzz diye son gülüş şeklimi piyasaya süremiyorum.

Bakın burda bi sürü ineklere küpeler var.

iPad: Will it Shred?

Tarihi tekrar yaşamak durumunda kalanlar vardır. Tarihin tekerrür ettiği durumlar yani. Daha önce “Will it blend” diye bir site hakkında yazmış ve 1-2 gün önce vimeo’larda karşılaştığım bir videoyu görünce tekrar o yazıyı düşünmüştüm. Ama bu sefer sorulan soru biraz daha farklı idi “Will it shread?”. Yani tarih tekerrür eder gibi yapmış, ama her oyuncunun bildiği gibi rolünü içinde hissetmemiş ve “….mış gibi yaptığı ” için bu sefer tekerrür edememişti. Hahahaha geri zekalı tarih seni. Biraz içinden gelerek, biraz isteyerek yapsan olacaktı halbüke.

Will it shred ise bir iPad’ı kaykay olarak da kullanabilir miyiz diye soran bir yapım olarak göze ve gönüllere hitap ediyor. Ne de olsa flash oyunları oynayamıyoruz, bari gerçek hayat oyunları oynayabilelim onunla değil mi? Bu arada tüm ürünlerinden ve sitesinden flash’ı kaldıran apple, bu yetmezmiş gibi, flash’da yapılmış ve daha sonra dönüştürülmüş programları da desteklemeyeceğini açıkladıktan sonra Adobe tarafından “devasa bir mahkemeye verme” olayı ile karşılaşacak(mış) yakında.

Matematik Ne Güzel

Bu video ile bu başlık ne alaka?

Demeyin bunu çünkü çok alakalı. Bakın matematikler süperdir çünkü hep nettir ve hep aynıdır. Ordan gel burdan gel, doğru yanıt birdir. Zamana göre eğilip bükülmez, tarih gibi kazananlar tarafından yazılmaz, vesaire vesair vesai.

Bilinen bir matematik kuralı (-) eksi ile (-) eksi çarpılınca (+) eder. Mesela ben elekronik müzikleri sevmem, jipleri de sevmem ama bu video olanları epey sevdim. Özellikle video’nun ilerleyen dakikaları epey iyi.  İşte matematik böyle güzeldir. 2 eksi bir artı etti burda da vay vay vay ….

Bu da aslında şişirme bir posttur, zamansızlıktan bloglarıma istediğim özeni gösteremiyorum biliyorum, ama bir dürüst gibi bunun şişirme bir post olduğunu yazacak kadar da delikanlı bir blogdur bu be! Heyt be kim tutar beni, beni kesseler kanamam leeaayyn.