Archive | 02 Mar 2010

Aaa Dedirten Siteler 1

Yeni bir yazı dizisi başlıyor, bazen ılgın ılgın, bazen de çok sıcakken ele dökülen beyti gibi. Bazen hırçın bir fermuar düğümü ve bazen dingin bir kehribar gibi. Yeni yazı dizimizin konusu gördüğüm zaman bana “Aaaa” dedirten siteler. Bu sitelere giriyorum “aaa” diyorum sonra da bloglarıma ekliyorum. Sonra siz ister elinizde marmelatlı ekmek, ister de kurnalı tart ile bakarsınız. Buradan bir internet yolu açıyorum.

Naturmobile: Hakiki Beygir Gücü

Bir araç alırken satıcıya sorduğumuz ilk 3 soru, a) bu araç ne renk, b) bu araç neyin nesi ve c) bu araç kaç beygir’e tekabül eden bir güçle donatılmıştır? Bu soruların yanıtlarına göre satın aldığımız araçlara daha sonra araç telefonları alırız ama o konuya girmek istemiyorum.

Ben bir araba alsam, bana deseler ki Cenk bu araç 250 beygir kuvvetindedir. Ben bunun doğru olduğunu nasıl bilebilirim? Bilemem tabi ki. Heriflerin lafına güvenmek zorundayız. Ya da gerçekten öyle mi? Farklı opsiyonlar da var tabi.

Hemen gidip bir naturmobile satın alıyorsun, ki içinde atı ve koşu bandı olan bir otobüstür bu. Daha sonra sol elinle bir abaküs tutuyorsun ve her at için abaküsün kırımız topaçlarından bir tanesidi diğer yöne kaydırıyorsun. Atlar bitince kırmızı topaçlardan kaç tanesi sarı onu sayıyorsun ve işte o la la ! Bu araç kaç beygir gücünde ortaya çıkıyor. Ne kadar da kullanıcı dostu.

Ayrıca bu aracı oluşturan insanlar bu aracı neden oluşturduklarını bilen insana da 100.000 dÖlar + aracın patentini de veriyorlar. Ama herkeşcikler kendi atını kendi getirsin diye de cümlelerini sonlandırıyorlar. Bana inanmayan gitsin baksın alla alla.

Havadan Panaromalar

Hepimiz internetlerin içerisinde bir yerde kontrol edilebilen panaroma resimler ile karşılaştık. Meeeaaaauz’umuzu sağa sola drag ederek bu tarz resimlerde dolandık. Ama bunu daha önce hiç havadan yapmadık diyen sessiz çoğunluktan mısınız? O zaman mute tuşunuz basılı kalmış demektir ho ho ho.

Şimdi de bu imajlara bakma zamanı. İlk bakan 500 kişiye üstübü veriyorlar.
Burada varlar.
Burada da Melbourne,  NewYork ve Sydney

13 Days in Hell: Güzel bir flash oyunu

Flash oyunlarda FPS genel olarak pek iyi olmaz. Nişan hissinde genelde bir dandiklik olur. Bugün tanıtılan oyun 13 Days in Hell ise böyle bir durumdan nemalanmamış diyebiliriz. Oyun, üstümüze zombimsi kişilerin koşarak geldiği ve yeterince yaklaştıklarında ellerindeki objeleri size vurmak sureti ile iletişime geçtikleri, ve bu durumu sosyal bir rahatsızlık olarak algılayan siz oyuncunun da onları silahlar vesaiti ile vurmak sureti ile vazcaydırdığınız bir dokuda. Oyun gün gün ilerliyor ve başlarda nispeten kolay iken daha sonra koşan, çapraz koşu yapan ve sert kabuklu zombiler işin içine girdimi başlardaki kolaylıktan eser kalmıyor. İlerledikçe silahlar da alıyoruz, ki onlar bedava. Ama kurşun paralı. Farklı bir sistem. Bedava silah veriyor kurşunu satıyor. Bunu ceptel marketinde de görüyoruz.

Hedef alma sistemi de güzel ve farklı. Nişangah (crosshair) bir daire ve içinde bir nokta hareket ediyor. Kurşun bu hareket eden noktaya gittiği için, nişangah ne kadar küçükse hedefi kontrol etmek o kadar kolay. İlk silahda bu daire büyük o yüzden, özellikle uzak mesafelerden BOOM HEADSHOT adını verdiğimiz durumu elde etmek zor iken, ikinci silahımız olan tapancada bu daire epey ufak. O yüzden bir anda uzak mesafelerede BOOM HEADSHOT atabilir vasıflara nail oluyoruz. Yakın mesafede de çifte adı verilen obje ile zombi zararlısından kendimizi koruyoruz. Hayat devam ediyor ama genelde sizin için değil çünkü siz oyunda bir noktada ölüyorsunuz. Burada da link.